Öncelikle belirtmek gerekir her insan ders aldığı hocasının zekâsıyla, bilgisiyle ve bilinirliğiyle övünür. Hz. Peygamber (asm) Allah’ın öğrencisidir. O’ndan ders alıp ders vermektedir. Hz. Peygamber edep ve ahlakı, fazileti ve hikmeti Allah’tan ders almaktadır. Hz. Peygamber’in en büyük mucizesi Kur’an olduğu gibi Kur’an’ın en büyük mucizesi de Hz. Peygamber’in şahsiyetidir. Onun verdiği derslerle, eğitim ile döneminin (kızlarını diri diri toprağa gömen ve vahşette sınır tanımayan topluluk) Ona iman ettikten sonra medeniyet dünyasında medenilere üstat olmuşlardır. O’nun savaşı burjuvazinin zulmüne karşı olmuştu. Öyle ki Ondan önce “yalan” çarşı pazarda en çok satılan mal iken Onunla birlikte “dürüstlük” alınıp satılmıştır. Buna delil yalancı Müseylime’ye itibar etmemeleri verilebilir. Gerçekleştirdiği inkılâbın sahibi toplum okuma yazma bilmez, bedevi, vahşi ve vahşi adetlerini korumada mutaassıptır. Onun gerçekleştirdiği ahlak ve fazilet inkılabının büyüklüğü kısa zamanda büyük devletleri etkilemesinde aranabilir. Çünkü Ona iman edenler kalben, fikren, ruhen, hissen bağlanmışlardır. Vahşilikte sınır tanımayan bir topluluğun medenileşmesi Onun söylediklerinin hak ve hakikat olduğunu gösterir. Bütün bunları yaparken ne ekonomisi, ne askeri, ne gücü, ne devleti, ne memurları, ne de akıl hocaları vardı. Üstelik başta amcası olmak üzere kabilesi ona düşman olmuştu. Koca vahşet topluluğuna karşı tek başına meydan okumuştu, başarılı da olmuştu. Kadınları insan bile saymayan o topluluk kadınlarına fırça bile atamaz hale gelmişti. Hz. Ömer’in oğlunun söylediğine göre cahiliye döneminde kadınların hiçbir hakkı yokken cahiliyeden sonra kadınlara karşı söz söyleyemez olmuşlardı. Evlatlık edindiği Zeyd Bin Harise O’nu “kendi anne babasına” tercih etmişti. Yahudi bilgin Abdullah bin Selam “Bu yüzde yalan olamaz” deyip iman etmişti. Kendisine Ezeli hitap Kur’an verilmemiş olsaydı dahi Hz. Ömer ve sahabe üzerinde yaptığı manevi değişim peygamberliğini ispata kâfidir. Onun söylediği hakikatlerden ders alan Hz. Ömer, Selahaddin-i Eyyubi ve Fatih Sultan Mehmet’in Yahudi ve Hıristiyanlara karşı uyguladıkları adalet, hürriyet, din ve vicdan özgürlüğü de O’nun inkılâbının büyüklüğüne işarettir. Ömer bin Abdülaziz’in halifeliği döneminde Mısır’dan Arabistan’a, Irak’tan İran’a, Anadolu’dan Orta Asya’ya uygulanan ekonomik adaletten dolayı zekât verilecek hane bulunamamıştır. Örneklerle konu çok uzatılabilir. Ancak köşe yazısı olduğundan uzatmadan asıl meseleye geçiyorum. Hz. Peygamber gerçekleştirdiği inkılâbı tek başına 23 senede yapmıştır. O’nun getirdiği hakikate muhalif olan Hıristiyan Batı dünyası 200-300 yıldır Hint alt kıtasında, Orta Doğu’da ve Afrika’da demokrasiyi, insan haklarını inşa etme uğraşında. İleri gidemedikleri gibi anılan bölgeleri bataklıkla, sefaletle, iç savaşla, yıkımla bilinir hale getirmiştir. O halde sormak gerekir medeniyet atom ve hidrojen bombasıyla daha iyiye doğru mu yoksa dünyanın sonuna mı götürüyor bizi? Sözü ünlü filozof Prens Bismarck’ın sözüyle bitiriyorum: “ Beşeriyet senin gibi (Hz. Muhammed) mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra göremeyecektir.”