Bir küçük ustacık tutar kurşunların çetelesini Tavaf etmeli özgürlük, bilmeli, susuz çilesini Açmasın tılsımlar gebe kalsın hayat Gülleler bir umman, saklı kalsın hayat Neden denize şefkat mayalamaz Nasrettin Falcı! İnsan olmanın şeddesinden bahsettin Tarihe bir yamadır garbın kirli elleri Çanakkale yamandır, garb gördü erleri Gölgeler taradı çiçekleri, çoğaldı ateşler Kökleri toprağa hasret, düşer üçer beşler Kibir harmanlıyor cesetleri, demir demir seferler Ufukta yazılıydı, bu Yusuf gömleğidir ey keferler Aşkın pazarında işte ipini sunmuş şahadet Milattan sonraları işte avunmuşlara cesaret Yürüyor geceler, geçiyor mart ve kızıllık Yeryüzüne kapaklanırcasına, ardından karanlık Hey hekim, kan’a ne oluyor böyle konuşsana Yıldızlar yürüyor akıl deli divane, yanarcasına Alınlara dokunur çilenin tadı, zafer ve huzur Yusuf olmayana inmez melekler ve Hızır Az ötede bulutta peygamber ve tatlı nur Garb anlamaz, garb yatağında şaşar durur Harfler dökülür tek ses ve renk ö-l-ü-m Yusuf yüzlü mühürdür, rahattır zulüm Kandil tütmez cephede Yusuflar titrer Yusufların gömleği bedendir, yırtılır birer Zaman dönmeli öfke rüzgâr gibi uçuyor Şeytan bunu hesaplayamaz, kurtlar hırlıyor Doğ artık güneş, bu hikâye tanıdık değil Çanakkale bir mahşerdir tanıdık değil. İşte yudumluyor derin hırsını sular Yüzünde şeddeleniyor askerin samimi arzular Yakar ruhları boğazın zulüm görmüş sessizliği Çanakkale yusuftur anlatılmaz kimsesizliği Bildi şark kanının canının rengini, imanmış Şahadet ise karanlığa nur, duran zamanmış Bakir cümledir Çanakkale, bitiyor kelamlar Bütün harfler secde ediyor, binlerce selamlar Yusuflar irkilir yıldızlar dökülür Çanakkale’de Yusuflar dirilir, kalemler kurur Çanakkale’de 14.03.2013 – İbrahim GÜLEROĞLU
"Şeytan bunu hesaplayamaz, kurtlar hırlıyor" . İşte bu kadar ...