Herkese Merhabalar, İlk yazımızda tek eksiğimizin bilinç olduğunu söylemiştik. Okuyucularımızın gerek yazının altına, gerekse sosyal medyadan gerekse de bizzat telefon açarak veya direkt olarak söylediklerine bakılırsa doğru yolda olduğumuzu gördük. Toplum kendisini oluşturan bireylerin özelliklerini bünyesinde barındırır. Toplumu meydana getiren bireylerin özellikleri o toplumun özelliklerini oluşturduğu gibi çoğunluktaki bireylerin durumuna bakılarak toplumun gidişatı hakkında hüküm vermek pekte zor değildir. Mesela şu anda toplumumuzun geneline baktığımızda okuyan bir toplum olmaktan çıkmış ve teknolojiye yenik düşmüş bir toplum profili çıkmaktadır karşımıza. İstisnalar kaideyi bozmaz. İçimizde elbette okuyanlar, eğitim görenler vardır ama ciddi manada kitap okumayı alışkanlık haline getiren insan sayısı bugün bir elin parmaklarını geçmez dersek abartmış olmayız. Bu satırları yazarken, sakın ola teknolojiye karşı bir insan olduğum anlaşılmasın. Türk Milleti’nin gelişen teknolojiye ayak uydurması hatta ve bazı gelişmeleri kendisinin yaparak insanlığın hizmetine sunması taraftarıyım. Yıllardan beri söylenen ve yüzde 99’u Müslüman bir ülke diye bahsettiğimiz cennet ülkemizde maalesef okumuyoruz ve dinimizi de gerektiği gibi yaşamıyoruz. Bizi Yaratan Yüce Allah’ın ilk emri ‘OKU’ olmasına rağmen, ‘Seni Yaratan Rabbi’nin adıyla oku’ denmesine rağmen, bize gönderilen Yüce Kitabımızı kaçımız kendi dilimizde okuduk. Bazı kardeşlerimize bakıyorum, çok mükemmel Kur’an-ı Kerim okuyorlar, hatmetmişler ve tabiri caizse sular seller gibi ezberlemişler. Ama üzülerek söylüyorum, okuduklarının ne anlama geldiğini bile bilmiyorlar. Namaz kılan kardeşlerimize günde 40 sefer okudukları Fatiha Suresi’nin ne anlama geldiğini sorduğumuzda, çoğunun verdiği cevap: Biz Arapça’sını öğrendik, Türkçe meailini bilmiyoruz.’ Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in elbette tam anlamıyla ne anlattığı bizim dilimize veya başka dillere çevrilemez. Bunda hemfikirim. Ancak Besmele çekerken; ‘Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla’ dediğimizi de bilsek fena mı olur. Vakti zamanında bir hocamız, Namaz kılarken vesveseye düşmemenin yolunun okuduğumuz Namaz Sureleri’nin anlamlarını bilirsek ve dışımızdan bu sureleri okurken, aklımızdan da içerdiği anlamları tekrar edersek, o zaman vesveseye kapılmamış oluruz demişti. Açık söylemek gerekirse bu konuda fetva verecek durumda değilim sadece bildiğimi söylüyorum, doğrudur veya yanlıştır onu tartışamam. Burada bir konuya daha ışık tutmak istiyorum. Okumayan bir millet olduğumuz gibi, sormayan, sorgulamayan, araştırmayan bir millet durumuna doğru gidiyoruz. Üstelik Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde Yüce Allah’ın ‘Düşünmezler mi, akletmezler mi’ gibi ifade kullanmış olmasına rağmen. Çalıştığımız işyerimizde patronumuzun, amirimizin söylediklerine –karşı çıkmak değil- fikir beyan etmeden yanlış olduğunu bile bile yapıyor olmamız bunun bariz göstergesidir. Şimdi herkes şöyle bir düşünsün: Bugün çalıştığınız işyerinde, patronunuz, şefiniz, amiriniz, müdürünüz size mutlaka bir görev vermiştir. Bunda doğruluk payı varsa ve yapmışsanız tamam. Ama ya bir de çalıştığınız, kamu kurumu, kuruluş, şirket veya fabrikanın zararına dokunacak bir durumsa, size bu emri, görevi, vazifeyi veren kişiye durumu bildirmeniz gerekmez mi? “Bana ne kardeşim ben bana verilen işi yapar, keyfime bakarım” cümlesi ile Yahudilerin içime soktuğu ‘Bana değmeyen yılan bin yaşasın’ sözü arasında ne fark var sizce? Şimdi bu yazımızı okuyan okuyucularımızdan bazıları bir öncekinde olduğu gibi ‘bu konudan bu konuya nasıl bağlantı kurdun anlamadık’ diyecekler. İşte bu da onların okumadığını göstermektedir. Ne dersiniz, Yüce Allah’ın bizlere gönderdiği Yüce Kitabında bize neler anlatmak istediğini bir kere olsun kendi dilimizle okuyalım mı? Okuyanlar bir kere daha okursa çok daha iyi olacağı kanaatindeyim. Zira Kur’an-ı Kerim bir kerelik okunup bir tarafa bırakılacak bir Kitap değildir. Başta yaşantımızdan, eşimize, evimize, barkımıza, işimize, gücümüze, çoluk çocuğumuza varıncaya kadar neler yapmamız gerektiğini öğreten bir Kitap. Ne dersiniz bir kere olsun okuyalım mı?
Kalemine sağlık. Çoğu kimsenin görmezden geldiği bir konuya değinmişsiniz. Teşekkür ederiz
Selamün aleyküm amca
Yine güzel bir konuya temas etmişsiniz
Yüce kitabımız Kuran'ı Kerim'in ilk emri bize "igra' "(OKU).
Teknoloji geldi insanlar aceleci olmaya başladı. Elimize kitap alıp 10 dk beklemek çok zorumuza gider oldu. Çünkü bizler kitap okurken hayal etmek yerine. Teknoloji sayesinde görerek hareket etmeye çalışıyoruz. Demek istediğim beynimizi düşünmeye hayal etmeye yormuyoruz bile. Bu yüzden eski zamanları çok özlüyorum dedelerimiz ninelerimiz bizlere hikaye anlatırdı bizi hayal etmeye düşündürmeye çalıştırırdı. Ayrı bir güzelliği vardı o günlerin.
Önemli bir konuya temas etmişsiniz güzel hemşehrim. Okumadığımız maalesef üzücü bir vakıa. Kolay yoldan spot bir cümle olursa okuyoruz. Ama fikri, siyasi, içtimai ve ilmi bir yazı olursa yüzüne bile bakmıyoruz.Onun için de bir çok kelimelerin anlamını bile bilmiyoruz. Tebrik ediyorum. Selam ile...
yani "deki; "hiç bilenle bilmeyen bir olur mu"
"Yolda Bizim Kervanda" Nereye istersek oraya süreriz mantığıyla hareket eden bir toplum elbette hata yapmaya mahkümdur. Durup dinlemek ne olduğunu anlamak erdemli bir fasıftır insan için. Burda yazanları okuyan okuduğunu anlayan ve en önemlisi hayatına uyarlayan bir toplum duası ile.
"Yanlış ve Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." buyurmuş yüce peygamberimiz s.a.v. Yüreğinize ve kaleminize sağlık, çağımızın en büyük sorunların olan konulara değinmişiniz. Belirttiğiniz gibi okusak ve okuduğumuzu anlasak yani o mübarek kitabımız Kur'an-ı Kerim'i okuyup anlasak ve tatbik etsek (uygulasak) hayatımızda ne 'yanlış' kalır nede 'haksızlık' kalır...
Yazılarınızın devamını bekliyoruz...
Yaziniz guzel seyran bey biraz kisa olsa
Daha da iyi olur ayrica guncel konulara deginirseniz sizin gibi kalemlere miletin ihtiyaci var ozellikle kahramanmaraş ta
Lutfen diger yazarlar gibi sulandirmayin
YaZılar da buram buram yag kokmasin
Hayirli günler