İslam’ın güzelliği, Hudeybiye anlaşması ile oluşturulan barış ortamında müşrikler tarafından ancak görülebilmişti. Fetih süresinin de haber verdiği bu durumla İslam’a girenlerin sayısı hızla artmıştı. İslam oluşturulan barış ortamıyla Arap yarım adasına hızla yayılacaktı. Düşmanlık ortamında İslam’ın evrensel güzelliği, Hz. Peygamberin evrensel örnekliği bilinemeyecekti. Barış ortamıyla müşrikler ebedi güzellik ve hakikate karşı kör bir savaşa, ebediyen mağlup olacakları bir mücadeleye girdiklerini gördüler. İslam’ın ebedi güzelliğine düşman olmadan bakan hangi akıl teslim olmayacaktır ki! İslam’ın nuru ile nurlanan bir gönlün semasında düşmanlık yer bulamayacak, kalpler peygambere âşık olacaktı.
Türkiye’nin İslam ile yoğrulmuş ve İslam’ın hamisi olarak Hıristiyan Avrupa ile müzakerelerine bu gözle bakılabilir. Sonuçta Hıristiyan birliği Avrupa, hâkim medeniyet olarak meydan okumakta. Avrupa’nın Hıristiyan birliği olmadığını söyleyenler miladi takvimin ne olduğunu bilemeyecek kadar cahildir. Avrupa Hıristiyan Birliği ile İslam ülkesi Türkiye’nin müzakeresine II. Hudeybiye ismini vermek gerekebilir. Çünkü Avrupa insanının hepsi İslam düşmanı değildir. Başkasına saygı ile yaşam kültürünü inşa etmiş insanların sayısı az değildir. Ancak düşman bakış açısı ve siyaset arada İslam’ın hoşgörüsünü ve söz konusu saygılı Batılı insanları tahtadan silmektedir. Hakikata karşı lakayt kalmayan Batılı insan zihni ve akademik merakları İslam’ın parıltısı karşısında suskun kalmayacaktır. Nitekim Avrupa’da düşman tavırların olmasına rağmen İslam’ın hızla yayıldığını görmekteyiz. Bu durum sadece pozitif kalmamaktadır. Negatif yönü ise islamafobianın da hızla yayılmasıdır. Söz konusu negatif yöne müzakereler, fasılların açılması, vize muafiyeti vs kuşkusuz ilaç olacaktır. Avrupalı insanlar ebedi güzellik ve hakikate karşı girdikleri düşmanlığın boş olduğunun farkına varacaklardır.
Durum bundan ibaretse müslümanların üzerine düşen nedir? Yapılması gerekenlere ilk olarak müslüman bireyin İslam nurunu temsil edebilmesini eklemek elzemdir. Yani İslam’ı ağız ile tebliğ etmektense bedenen ve ruhen (ihlâs) tebliğ etmelidir. Çünkü temsiliyet veya lisan-ı hal lisan-ı kalden daha etkilidir. İslam’ı temsiliyetin muhtevasında İslam-bilim kardeşliği, İslam-hikmet yoldaşlığı, İslam-hakikat arayışı, İslam-sosyal adalet vs olduğunu da hatırlatmam gerekir.