Öncelikle bu çok boyutlu, kökleri derinlerde yatan sosyolojik ve tarihsel bir meseledir. Bu alanda son üç yüz yıldır birçok eserler yazılmış, tartışmalar yapılmıştır. Türkiye, Mısır ve Hint-alt kıtasında farklı söylemler ile faaliyetler yapılmıştır. Söylediklerim bir nevi tekrar olabilir. Ancak tuğlaları üst üste koymak tekrar değildir. Yapılan teşhislerin doğruluğu sosyolog ve tarihçi olmadığım için tartışılabilir. Ortak menfaat veya zararımıza olan bir mesele ise; her bireyin elinden geldiği kadar problemlere çözüm üretecek düşüncelere imza atması veya fiili atılımlarda bulunması gerekir. Bütün maddelerin çözüm önerisi EĞİTİM kelimesinden geçmektedir. Yazdıklarımı eksik gören kalem ehli dostlar tavsiye ile tamamlayabilir. Çoklu okumalarım ve gözlemlerim sonucu benim gördüğüm kadarıyla çoğunluğu iç kaynaklı ve dış etkenli geri kalmamıza sebep olan maddeler şunlardır:
1)Gerek İslami ilimlere, gerekse pozitif bilimlere gereken önemi vermiyoruz. Ancak okumadığımız, araştırma tecessüsünü yaşamadığımız halde her şeyi biliyoruz.
2) Kültür bir milleti millet yapan her şeydir. Kendi kültürümüzle (irfan) bağımız kopmuş, batılı değerleri yaşamaya, yaşatmaya çalışıyoruz. Kültürel anlamda yozlaşma askeri işgallerden daha ağırdır. Özellikle sinema ve diziler aracılığı ile kültürel kodlarımızı kaybediyoruz.
3)İçerideki siyasi yozlaşmalar.
4) Menfaat ekseninde dönen iç çekişmeler.
5)Mezhep taassubu. Avrupa’nın yaşadığı kadar olmasa da korkarım İslam âlemi kendini kaybetmiş duruma geldi, gelecek. Önemli olan hakikatin yüceltilmesidir. Önemli Kur’an’dan öğrenilenleri “Kur’an böyle söylüyor” değil, “Benim Kur’an’dan öğrendiğim budur” şeklinde hareket etmektir. Çünkü insan sayısınca anlama farklılığı vardır. Vahiy alınmadığına göre hakikat dayatmacılığı ile bir yere varılmaz.
6)Hizipçiliğin giderek artması. Din kardeşliği, Panislamizm, İttihad-ı İslam her ne ad verilirse verilsin “müminler kardeştir” prensibini çok daha sağlıklı bir şekilde yaşatmak gerekir.
7)Eğitim müesseselerinde İslami ilim dallarının birbiri ile mücadele etmesi: (tekke medrese çatışması gibi) Her ilim-bilim dalı birbirini tamamlamaya çalışmalıdır. Bir ordu gibi düşünürsek; kara, hava ve deniz komutanlığı zahiren bölünme olsa da birbirini ayakta tutmak için vardır ve güçtür.
8)Moğolların çok büyük çaptaki yıkımı: Moğollar gittikleri her yerde taş üstüne taş bırakmamışlardır. Dicle nehrinin kitapların atılmasından dolayı mürekkep akması sanırım durumu özetler.
9)Avrupa’nın muazzam askeri, siyasi, teknik ve ekonomik üstünlüğü karşısında yaşanan şaşkınlık ve kabullenme: (Napolyon’un Mısır seferinde yaşananlar buna güzel örnek olabilir.)
10)Küresel çapta işleyen ekonomik emperyalizmin etkisi de söz konusudur. Hâkim olan sistem şudur: Kaynaklar sınırlıdır, insanın arzuları sınırsızdır. Ele geçirebildiğin kadar geçir. Bu bağlamda Afrika, Orta Doğu, Orta Asya’nın yaşadığı dramın perde arkasında sahip oldukları yer altı zenginliklerinin olduğu açıktır.
11)İslâmiyet’e layık bir hayat yaşayamıyoruz.