Peygamber Efendimize olan sevginin ortaya çıktığı en güzel hikâyelerden biri de Hz. Bilal-i Habeşi’ye aittir. O Bilal ki siyahî bir köledir. Ruhunun özgürlüğü adına sıcak kelimesinin yetersiz kaldığı çölde kumlara yatırılmış ve üzerine kızgın taşlar konulmasına katlanmıştır. Sebep ise Allah’ın BİR olduğuna inanmasıdır. (hala Allah birdir diyenler taşlamalara maruz kalıyor.)
Hz. Peygamber (asm) vefat eder. Başta Hz. Ömer olmak üzere sahabe Hz. Peygamberden ayrılmaya dayanamaz. Hz. Peygamberin yokluğu sahabeyi derinden sarsar. Bunlardan biri de Bilal-i Habeşi’dir. Bilal, üzüntüsünden Medine’de duramaz. Bastığı, gördüğü, uğradığı her yer O’nu hatırlatıyor; elemini ve özlemini arttırıyordu. En sevgiliden ayrı düştüğü için hayatı bir dağ gibi üzerine geliyordu. Aldığı soluklar onu iyice daraltıyordu. Medine’den Hz. Peygamberden sonra ezan okumam, okuyamayacağım diyerek ayrılır. Hiç kıramadığı Hz. Ebu Bekir’i bile ayrılışına ikna edip Şam’a gider. Ancak ruhuna işleyen peygamber sevgisi, Muhammed (asm) özlemi ve aşkı onu geride bırakmıyordu. Gönlünden çıkaramadığı Resulullah sevgisi onu yakıp küle çeviriyordu. Günler böylece geçip giderken bir gece Hz. Peygamber rüyasında ona görünür. İki cihan serveri, fahr-i kâinat ona “ Ya Bilal! Bu cefa nedir? Beni ziyaret edeceğin vakit gelmedi mi?” diyordu. Daha fazla dayanamadı Bilal. Hemen Medine’nin yollarına düştü. O’nun elinin değdiği, ayağının nurlandırdığı, O’nu görme şerefine nail olan kum tepelerini, kabrini tekrardan görmek adına döndü Medine’ye. Geldiğinde sabah namazı vakti girmek üzereydi. Önce Ravza’ya, Hz. Resul’ün kabr-i şerifine gitti. Ağladı, gözyaşları ile hasretini, içini döktü. Derken Hz. Peygamberin (asm) torunları Hasan ve Hüseyin geldiler. Onlara sarıldı, ağladı, peygamber kokusunu içine çekti. Hasret giderdiler, hatıraları yâd ettiler. Bilal’in sesini özlemişlerdi. Rica ettiler ezan okuması için. Ne de olsa Bilal’in sesinin hatıralarda, sahabelerde, sokaklarda aksettirdiği bambaşkaydı. Kabul etti Bilal, eskiden olduğu gibi mescidin damına çıkıp sabah ezanını okumaya başladı. “Allahü ekber” dediğinde dikkat kesilir Medine. “ eşhedü en lâ ilâhe illallâh” dediğinde çalkalandı Medine. “ Eşhedü enne Muhammeden Resulullah” dediğinde sanki Hz. Peygamber dirilmiş diye sokaklara dökülür insanlar. Şehir o gün tekrar ağladı, tekrar hıçkırıklara, hüzünlere büründü. Bilal- Habeşi ile Bilal’in mübarek ağzından çıkan ezan ile dirildi, uyandı. ( ibn Sa’d, Tabakat, III, 236, 238)
Zor zamanlar geçirdiğimiz şu günlerde Allah, Bilal ile ezan ile İslam ile Kur’an ile Muhammed (asm) ile milletimizi, Müslümanları uyandırsın. Diri ve bir kılsın. Birlik hatırları yâd edecek günler nasip eylesin. Üzerimizdeki musibetleri rahmetiyle kaldırıp birliğimizi bozmak isteyenlerin üzerine salsın. Ebu Cehil’in oğluna ifritlerini saldığı gibi Ebu Cehil’in torunlarına da ifritlerini salsın. Dualarımızın kabulünü engelleyen manevi kirlerimizi ve şeytanları bizden uzaklaştırsın. AMİN!