Her yönüyle ihtiyaçlarımıza göre yaratılmış bir masalın, sarayın, dünyanın içinde yaşıyoruz. Kimin masalı? Masalın geçtiği sarayı kim inşa etti? Öyle ya masal kurgulanıyorsa sarayda kendi kendine inşa olamaz. Bu masalda insan olmama karar veren kimdi. Ya beni kayısı yaprağı olarak inşa edip, bir ineğe tattırıp, bağırsaklardan geçirip tavuğa yem yapıp yumurtanın bileşenlerine katıp obez bir insana masada hazır yiyecek olarak inşa etseydi. Tuhaf bir masal değil mi? Zengin olasılıklarla örülü ama bir o kadar da kıl payı olmak istemeyeceğimiz şeylerden kurtulmuşuz. Nasıl kurtulmuşuz öyle mi? Ben olmayı ben seçmedim. Sen olmayı sen seçebildin mi?
Hayatın değerini yani yok olmamış olmanın değerini anlamak için hasta olmak, kaza geçirmek, uzuvları noksan olmak, zenginken fakir olmak vs gerekmez. İnsan nereden geldi, niçin geldi, nereye gidiyor sorularını merak ettikçe benliğini inşa edecektir. Dünyada yaşamanın zevklerinden biri de nerede yaşadığımızı, memleketimizi bilmektir. Öğrenciler daha iyi anlar gibi. Malatya’da işi olan İstanbul’dan Malatya’ya niçin gittiğini bilir, nereden gittiğini de bilir. Nereye döneceğini de bilir. Bu devran içerisinde mutludur. Ancak dünyaya nereden geldiğimizi bilememek, niçin geldiğimizi araştırmamak, sonuçta ne olacağımızı merak etmemek dışa mutlu birey görüntüsünü verebilir ancak içeride fareler çok şey kemiriyordur. Beni rahatsız edecek sorulardan kaçtığım mağaram yoktur.
Sonradan yapılan şeyin bir var edeni vardır. Elbise kendi kendine hareket etmez. Giyilmiş olunca bedenle birlikte hareket eder. Bedenden ayrılınca yığılıp kalır. İnsan bedenini ayakta tutup, hareket ettiren, düşündüren, ağlatan, güldüren, umutlandıran vs nedir. Bir damla spermde üç yüz milyon tohum vardır. Sadece biri rahim duvarını aşıp can bulur. Ona can veren nedir. Domates mi? O tohumdan nasıl oluyor da kalbi olan, aklı olan, böbrekleri olan, gözleri, kulakları vs olan bir canlı çıkıyor. Kim yaptı, kim yazdı bu masalı? Aklı hayrette bırakan bu masalı yazan, bu sarayı inşa edenin vasıfları da aklı hayrette bırakacak kadar hayranlık verici olmalıdır. Bana bu masalda rol verdiyse beni önemsiyor olmalıdır. Önem vermesi bir plan dâhilinde olmalıdır. O halde benden istediği şeyler de vardır. Acaba masalımı yazan benden ne istiyor. Asıl sorulardan biri de madem bu kadar gizemin içerisinde yuvarlanıyor duvardan duvara tosluyoruz, dizi izlemek, maç takip etmek, para saymak, çay bardağını tam doldurmak, ütüsüz elbise giymemek, kozmetik ürünlere hayran kalmak gibi şeyler neden bu kadar önemli oluyor?
Kim olduğumuz ve nereden gelip ne uğruna yaşadığımız maişet kadar alçak değildir. Daha önemlidir. Bir aslan için en önemli şey et ve su olabilir. Bir futbolcu için önemli olan şey nasıl oynadığı olabilir. Bir araba yarışçısı için her şey hızlı olmanın verdiği haz olabilir. Ancak tüm insanları ilgilendiren ortak sorular da vardır. Kim oluğumuz, nereden geldiğimiz, nereye gideceğimiz ve içinde yaşadığımız masalı kimin kurguladığı gibi. Elbette ki cevaplar kişiden kişiye, dinden dine, kültürden kültüre, seviyeden seviyeye değişecektir. Önemli olan kimliğimize hangi cevabın uygun olduğunu merak etmektir. Benliğimizi tatmin edici cevapları kendimizde bulabiliriz. Kurbağaların astronot olmadığı, olamayacağına inanıyor ve bunu biliyorsak, bizim için inşa edilen bu sarayın kendi kendine inşa edilemeyeceğini de biliyoruz. O halde işimiz sarayın tepesine çıkmak ve inşa edene dair ipucu aramaktır…