Edward Said, Şarkiyatçılık adlı kitabında “Doğu, Avrupa’nın sadece komşusu değildir. Avrupa’nın en büyük, en eski sömürgelerinin mekânı, uygarlıkları ile dillerinin kaynağı, kültürel rakibi, en derin, en sık yinelenen öteki imgelerinden biridir” der. Şarkiyatçı (Oryantalist-izm) Doğu hakkında yazan, araştıran kişidir. Doğunun dillerini öğrenir, kültürlerini, ananelerini araştırır. Yaşam şekli, anlayışı, demografik yapısı, farklı kültürlerin varlığı ve dağılımı hakkında akademik çalışmalar yapandır. Buna sömürü bürokrasisinin akademik düzeyde sistemleştirilmesi diyebiliriz. Daha açık ifadeyle bilimi bile (sosyoloji örneğinde olduğu gibi) sömürüsünü kolaylaştırmak ve meşrulaştırmak için kullanır. Meşrulaştırma nasıl mı?
Doğunun zenginliğini çalmak için hırsızlıkta ihtisas hırsıdır şarkiyatçılık. (Tabi ki şark çalışmalarının yöntem olarak İlahiyat çalışmalarımızı etkilediği ayrı bir meseledir. Ki gereklidir.) Daha doğrusu şark hakkında düşünerek, saptamalar yaparak bulduğu fikirleri meşrulaştırmak onun işidir. Mesela doğu despottur yargısında bulunur. Doğulu, özellikle İslam’ın ağırlıkta olduğu devletlerde araştırmalar yaparak bu fikri meşrulaştırır. Siyasal, askeri, ekonomik, bilimsel ve ideolojik üstünlüğünü kullanarak yargısını bedelsiz şekilde doğuya da kabul ettirir. Diğer anlamda biz doğulular batılıların bizi ifade ettiği gibi kendimizi ifade ediyor, kimliğimizi oluşturuyoruz. Onlar gibi düşünüyor, onlar gibi yaşamaya çalışıyoruz. Batıdan gelen ışık bizi biz mi yapmalıydı, yoksa bizi onlar gibi mi yapmalı?
Said, Benjamin Disraeli’den “Doğu bir meslektir” sözünü aktararak işe başlar. Bunu tahlil etmek için sosyal ilimlere girmeye gerek yoktur. Biraz anlaşılabilmesi için Hollywood filmlerine bakmak yeterli olacaktır. Mumya, Indiana Jones, Takip İstanbul gibi bir iki filme dahi bakıldığında; doğunun batı için gizemli, mistik, aydınlatılmaya muhtaç, cehalet içerisinde yüzen, diktatörlükle yönetilen demokrasi yoksunu ülkeler fikrinin sahnelerle iletildiğini göreceğiz. Oysaki birkaç yüzyıldır ışığı onlar tutmuyor muydu? Yolumuzu aydınlatmak için ülkelerimizde cirit atmıyorlar mıydı? Neden sinemaya kadar doğu onlar için en seçici meslek olmuştur? Gerçekten bir doğu dünyası var mı? Veya batılılaşmış bir doğuda mı yaşıyoruz?
Batı doğululuğumuzu ifade etmemiz için çizmelerini çeksin üzerimizden. Basmakalıp yargılarıyla, kendi anlamak istediği şekildeki doğuluyla, kişilikle baş başa kalsın. Doğulu olduğumuzu anlayacak kadar elini çeksin üzerimizden. Işığını Olimpos’un derinliklerine yöneltsin.