Hz. Muhammed’in açık tebliğ yapmadığı, gizli bir şekilde İslam’ı yaymaya çalıştığı yıllarda Abdullah B. Mesut arkadaşlarıyla bir evin bahçesinde oturmaktadır. Sohbet konusu, “Kureyşlilerin Kuran’ı Kerim’in yüksek sesle okunduğunu işitmemiş” olduğudur. “Kuran’ı Kerim’i onlara duyuracak kimse yok mu?” sorusu üzerinden süren sohbet, Abdullah B. Mesut’un kararıyla sona erer.
AbdullahB. Mesut “Bunu ben yapacağım” der. Arkadaşları, Abdullah’ın kabilesizliğini ve köle geçmişini anımsatarak kararından vazgeçirmeye çalışır. “Kureyşlilerin sana işkence yapmasından korkarız. Bizim isteğimiz, her kim duyuracaksa onu koruyacak ve kollayacak bir kabileye sahip olan birisi olmasıdır. Yani ona zarar vermek isterlerse kabilesi onu korusun” sözlerini dikkate almaz ve Abdullah B. Mesut’un yanıtı “Siz beni bırakın, Allah beni korur” olur.
Ertesi gün kuşluk vakti Kabe’ye gider Abdullah. Bir grup Kureyşli toplantı halindedir. Onlara yaklaşır ve yüksek bir sesle Rahman Suresi ilk ayetinden itibaren okumaya başlar:Kureşliler, “Şu bir kölenin oğlu olan Abdullah ne okuyor?” diyerek birbirlerine sormaya başlar. “Muhammed’in bildirdiği bazı şeyleri okuyor” der içlerinden birisi ve yerlerinden kalkarak Abdullah’a saldırırlar. Rivayettir ki Abdullah dayak yerken bile sureyi okumaya devam ediyordu. Arkadaşları “İşte korktuğumuz başına gelmiş” dediler. Abdullah B. Mesut onlara “Allah düşmanları hiçbir zaman benim yanımda şu andaki durumlarından daha zayıf olmamışlardır. İsterseniz yarın da gideyim aynı şeyi yapayım” cevabını verdi.
Abdullah B. Mesut bu eylemiyle, Hz. Muhammed’in ardından Kuran’ı Kerim’i yüksek sesle Müslüman olmayanlara okuyan ilk isim olarak tarihe geçti.Hz. Muhammed’in kendisi hakkında “Kim Kuran’ı Kerim’i indirildiği şekle uygun olarak okumak isterse, Abdullah’ın okuyuşuna göre okusun” dediği rivayet edilir.
Yıl:2000, Yer: Kayseri Cami-i Kebir avlusu, Konu; tam olarak üst satırlarda yazılı Abdullah Bin Mesut ve ismi kadar eylemi. İki ihtiyar bu konuyu konuşuyor o sıra abdest alıyorum. Konu münazara gibi hatta tartışma gibi fakat zannedersin iki büyük alim konuşuyor. Zannedersin Abdullah Bin Mesut orada. Zannedersin kalbinde ki orada: HZ.MUHAMMED.
Konu yüksek sesle konuşuluyordu ve belli ki nefs suskundu ruh konuşuyordu.Biri diğerine böylesi zamanda nisbet hünerdi belli ki , işaret ;o.. Diğeri o müthiş cevabı verdi Dedi ki Hacı Efendi niyetimizi, nisbetimizi koruyalım.Kendimize gelelim (yıllar sonra anlıyorum kendimiz değilmiş ‘’kendisiymiş’’) Rasul-u Ekrem Efendimizde nisbet olmaz,olamaz .O O’nun tasarrufunda ancak asalet zerafet ve bizim için merhametti…
Böylesi sohbetler ancak minber mihrap kürsü etrafında olur düşüncemizi atalım. Zira Allah (C.C.) her yerde ki hususen en güzel yerlerde. En güzel yerler ise O’nun ve sevgilisinin ve sevgilisinin sevdiği ve sevildiklerinin konuşulduğu yerlerdir.
O günlere uzaklaşıyor ve o günleri özlüyoruz..