Uzun bir aradan sonra herkese tekrar merhaba.
Bu günkü yazımızda israfı ve müsrif olmayı irdelemeye çalışacağım.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda görüyorum. Bu satırları yazarken, birilerini kötülemek veya karalamak gibi bir amacım yok. Elimden geldiğince dilimin döndüğünce topluma faydalı olmaya, etrafımızda gördüğümüz olup bitenleri sizlerle paylaşmaya çalışıyorum.
İsraf ne demektir diye sorsam herkesin mutlaka vereceği bir cevabı vardır.
Bu dünyada hepimiz misafiriz ve sırası gelen gidiyor. Dünya ne kadar ayakta kalacak, kıyamet ne zaman kopacak bunu Yaradan’dan başka kimse bilmiyor.
Bizim dikkat etmemiz esas konu dünya üzerinde yaşadığımız sürece kaynaklarımızı düzenli ve gerektirdiği şekilde kullanmak.
Hava, çevre, su kaynakları ve yer altı maden kaynaklarına kadar bütün kaynaklarımızı hunharca kullanılmaktayız.
Burada çelişkiye düştüğümüz bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. “Bu cennet vatan bize atalarımızdan miras değil, gelecek kuşaklara aktarılmak üzere emanet edildi” diye konuşuyoruz ama gelecek kuşaklara yaşama imkanını pek te tanımıyoruz.
Nasıl mı?
Soluduğumuz havayı, kullandığımız çevreyi kirletiyoruz. Oysa atalarımız bu cennet vatanı bizlere emanet ettiğinde havası kirli değildi, çevresi pis değildi. Ne yaptık, yeşil alanları, tarım alanlarını yok ederek betonlaştırdık ve de hala devam ediyoruz.
Suyu sanki hiç bitmeyecekmiş gibi bol kullanıyoruz. Hava ve çevre dengesini bozduğumuz için yağışlar da düzensizleşince su kaynaklarımızı besleyecek damarlar kalmıyor ve yavaş yavaş kuraklığa doğru gidiyoruz.
Yağan yağmur veya kar suyunun yeraltına sızması ve bizlere kaynak içme suyu oluşturması için 40-50 yıl gibi bir zaman gerekiyor.
Tabiri caizse biz şu anda 50 yıl önceki yağan yağmur ve kar sularını tüketiyoruz.
Hem Müslüman olduğumuzu söylüyoruz, hem ‘taharette (temizlik) israf olmaz’ gibi bir uyduruk söze inanıyoruz. Oysa Peygamber Efendimiz, abdest alan bir sahabinin abdestte israf olur mu sorusuna karşılık; “Evet, akan bir nehrin kenarında bile olsan, normal bir miktarın üzerinde su kullanman israf olur” cevabını vermiştir.
Evlerde durumun nasıl olduğunu bilmiyorum ama insanların toplu olarak çalıştıkları ortamlarda tuvalete giren vatandaş kapıdan içeriye adımını atar atmaz açıyor suyu ve çıkıncaya kadar şarıl şarıl akıtıyor.
Dünya üzerinde birçok ülkede insanlar susuzluktan kırılırken, bizim hunharca su kullanmamız sizce ne kadar doğru?
Sözün özü, bu ülke, bu vatan bizim.
Bizden sonraki nesile yaşayacak bir vatan bırakabilmek için, kendimize çeki-düzen vermeli, onların bir takım kaynak sıkıntısı yaşamamaları için muslukları şimdiden kısmalıyız. Sadece ihtiyacımız kadarını kullanmalıyız.
Teknoloji çağını yaşadığımız günümüzde musluklarımızı da sensörlü kullanırsak, elimizi uzattığımızda suyumuz akar, çekince kesilir. Böylece açma-kapama sırasında bile suyu boşa akıtmamış oluruz.
Elektriksiz, elbisesiz, ayakkabısız, evsiz, barksız uzun seneler yaşayabiliriz ama aç, susuz ve havasız asla yaşayamayız.
O halde yaşam kaynaklarımıza dikkat edelim!