Gelin bugün sizlerle bir empati yapalım. Toplum olarak nereye gidiyoruz? Bu soruya cevap arayalım.
Bazı okuyucularımız yazıların çok uzun olduğundan bahsediyorlar ama bazı konuların iyi irdelenmesi için bazen uzun yazmak gerekiyor.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda görüyorum. Bu tür yazılarla bir kimse ya da kimseleri hedef göstermek, taraf olmak gibi bir niyetim ve amacım yok. Sadece içinde yaşadığımız toplumu irdelemek, yanlışları, hataları ortaya çıkarmak, tabiri caizse kötü gidişatı gözler önüne sermek. Bir tek amacım bu.
Öncelikle tvlerde yayınlanan dizilerden başlamak istiyorum. Tamamen Türk-Müslüman aile yapısını bitirmek amacıyla yapılmakta olan bu tür dizileri izlemeyelim, izlettirmeyelim.
Çünkü bu dizilerin hemen hepsinde –Allah’u Teala’nın cenneti ayakları altına serdiği analarımız- yani kadınlarımız tamamen bir meta olarak kullanılmakta. Açık seçik kıyafetleri bir tarafa bıraktım, kadına karşı yapılan çirkin davranışlar, şiddet, kadınların düzenbaz, hilekar, eşlerini aldatma gibi türlü oyunlara alet edilmekte. Türk ve Müslüman kadını hiçbir şekilde tasvir edilmemekte.
Atalarımızın söylediği bir söz vardır: Yuvayı dişi kuş yapar. Erkek dışarıda çalışır, çabalar, evine getirir, kadın da bunu ev yapar.
Geçmişimize baktığımızda kadınlarımızın yeri her zaman başımızın tacı olmuşlardır. Ama gelin görün ki şimdiki dizilerde kadınlarımız sadece bir cinsel meta olarak gösterilmekte, kıyafeti, hareketi, yaşayışı ile sadece bir amaç için kullanılan bir meta olarak sunulmaktadır.
Oysa biz de kadın her şeyden önce anadır, bacıdır, eştir, namustur ve hepsinden önemlisi de ailenin mihenk taşıdır.
Ağacı kesemiyorsanız, içine kurt düşürürsünüz ve o kurt ağacı kemire kemire inceltir zayıflatır ve şiddetli bir fırtına da o kesemediğiniz ağaç yerle bir olur.
Türk-Müslüman toplumunu da meydanlarda yenemeyen haçlı zihniyeti, Yahudi oyunlarıyla birleşerek bu düzeni kurmuşlardır. Kurulan düzende kadın itibarsızlaştırılacak, ana olmaktan çıkarılacak, aile mevhumu kalmayacak ve toplumu meydana getiren aile kurumu ortadan kalkacağı için de toplum diye bir şey olmayacak.
‘Bana değmeyen yılan bin yaşasın’ tamamen uydurma bir Yahudi sözüdür. ‘Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’ diyen Yüce Peygamberimizin hadisine karşılık uydurulmuştur.
İnsanlarda ‘bana ne’cilik ve nemelazımcılık duygularını aşılarak, insanî ilişkileri ortadan kaldırmak için içimize sokulmuş bir sözdür.
Bir yere girdiğimizde derli-toplu, her şey yerli yerince olduğunu gördüğümüzde; ‘Buraya bir kadın eli değmiş’ deriz değil mi?
İşte Türk-Müslüman toplumunun düzelmemesi için, kadın elinin bu toplumu düzeltmemesi için kadınlarımız bu uyduruk dizilerle bu hale getirilmeye çalışılıyor.
Bunun farkına varmamamız ve uyumaya devam etmemiz için de sürekli suni gündemler oluşturarak insanları başka şeylerle meşgul etmeye çalışıyorlar.
Gerçek bu mu yoksa ben mi yanılıyorum?