2004-2005 yıllarında İstanbul-Cağaloğlu'nda büromda yaptığım iş gereği iş ile alakalı gelen yaşça epey ileri bir müşterim duvarda asılı ; Türkçe anlamı (takma kafana) Arapça yazılı tabloya daldı.
Ve sonra dedi ki:
- (MaaşAllah MaaşAllah bu genç yaşta evladım böyle mübarek şeyler duvarına asmışsın. İsminde Muhammed Abdullah.Ne yazıyor burda evladım?)
-Takma kafana amcacığım, dedim
Dedi ki:
-(Israrlıca) Söylesene evladım ne yazıyor burda?
-Takma kafana amcacığım, dedim
ve peşi sıra işimizle alakalı bir evrakın yeniden düzenlenmesini izah etmeye çalışırken sözümü keserek dedi ki:
-Benim şu an öncelikli işim bu ve burda ne yazdığını söyleyeceksin
Dedim ki:
-Amcacığım burda yazan şeyin anlamı "takma kafana".Bu tabloda Türkçe’de ki
( takma kafana) nın Arapçası yazıyor deyince mahcup oldu bir süre sustu ve dedi ki:
-Yani şimdi sen kafaya takmamamız gereken şeyleri kafamıza çok taktığımızı söylüyorsun ve bu kâr etti.Yani öyle mi?
Dedim ki:
-Amcacığım orda yazan iki kelime Türkçe yazıyor olsaydı kafanıza takmazdınız.
Ve beklediğim cevabı verdi:
-Haklısın
Şimdi başta kendime sonrada siz saygıdeğer okurlara soruyorum.
Her şeyden önce günde beş vakitte kırk rekatta okuduğumuz Fatiha suresinin mealini kaçımız biliyoruz?
Lütfen dilimize; Türkçemize sahip çıkalım ki duvarda asılı anlamını bilmediğimiz uydurma iki kelime sırf Arapça diye kutsallık atfetmeyelim?
Sevgililer sevgilisinin dilini; o en güzel dilde ki ; en güzel insan kullandı diye Arapçaya ihtimam göstermek ayrı bir şey ,
Cehaletin adını aşk diye telakki etmek ayrı bir şey
Sadet; yukarı ki satırlarda bahsi geçen Arapça diye kafamıza taktığımız şey yerine Türkçesi ne kafayı takalım.
Zira düşüncesel hareketlilik insana yeni gayeler kazandırır.