Arap sermayesi ile el değiştiren Manchester City takımı şimdiye kadar 1 milyar 224 milyon dolar transfer parası harcamış durumda. İngiltere liginin takımlara sağladığı yüksek gelirleri ve son derece yüksek rekabeti düşünülürse M. City’nin gelecek sezonlarda yine bu kadar para harcayacağı kesin. Fransız takımı Paris St. Germain’in Arap sermayesi ile yönetildiğini de her futbol sevdalısı bilir. Neymar transferi için harcadıkları 222 milyon euro ve Neymara yıllık verecekleri maaş kırk beş milyon euro. Diğer taraftan Katar’ın futbol yatırımları ile kazan-kazan oynadığı da bir gerçek. Tek taraflı bir kazanma söz konusu değil. Dünya kupası organizasyonunu Ortadoğuya getirmeleri büyük bir başarı hikâyesidir.
İslam dünyasının fikri-siyasi-iktisadi ve askeri olarak yaşadığı bunalımları neredeyse iki yüz yıldır tartışıyor ve çözümler arıyoruz. Çözüm önerilerinin çoğunluğu “eğitim-bilgi” kelimelerinin etrafında şekillenirken, teorik planda akıl-vahiy, din-bilim ikilileri sürekli analiz edilmektedir. Bilginin İslamileştirilmesi teklifleriyle gayret gösterilmekte, İslam dünyasının geçmişte kalan, özlenen zamanlarına dönmek için araştırmalar yapılmakta. Meydan okuyan medeniyete karşı alternatif paradigmalar, dünya görüşü vs üretemediğimiz gibi din kardeşlerimiz her gün katledilmekte. Peki, nasıl oluyor da Arap sermayesi önündeki hayati problemleri görmezlikten gelip kendi inanç ve medeniyetine meydan okuyan medeniyetin unsurlarına yatırım yapmaktadır? Sorunun cevabını verecek olan ben değilim tabi ki! Futbola yatırım yapılmasın demiyoruz. Ancak kişinin hamiyeti milleti ise o kişi tek başına bir millettir.
Günümüz şartlarıyla son derece iyi ve donanımlı bir üniversite inşaatının doksan ile yüz milyon dolar arasında tutara sahip olduğunu biliyoruz. Somali, Sudan, Nijerya, Bangladeş ve Ortadoğu şartlarını düşünürsek üniversitenin maliyeti azalabilir. Katar’lı iş adama Nasser el Khaelif Neymar transferi için harcadığı parayla Somali’de üniversite, su kuyusu, fabrika vs inşa etseydi cenneti mi kaybedecekti? İslam dünyası “aptalca” bir yatırım diye dalga mı geçecekti? Bu akıl tutulması için bir kavramsallaştırma gayretine gerek yok. “Cehalet” kelimesi yeterince ışık tutuyor. Öncelik futbol açlığımızın tatmini değil de, İslam dünyasının kültür ve medeniyet yapısını, fikri bunalımını ıslah etmek olmalıdır. Sudan’lı insanlar Neymar’ın PSG’ye transferi ile rahat uyumayacak. Suriye’li insanlar Guardiola’nın önderliğinde felsefe öğrenimine heves duymayacak.
Geriye Necip Fazıl’ın şiiri kalıyor: Otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum / Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.