'Aşk Kalbe Düşünce' programına katılmak için Gaziantep'e giden Sunucu-Şair Serdar Tuncer, 'Mihriban Türküsü'nün hikayesini anlattı.
"AŞKI BİLEN SUSARDI"
Gaziantep Büyükşehir Belediye'nin düzenlediği "Aşk Kalbe Düşünce" programı için kente gelen Serdar Tuncer, Av.Hayati İnanç ile aşka dair konuştu. "Fuzuli'lerin, Hz.Mevlana'ların, Seyyid Seyfullah'ların, Şah-ı Nakşibend'lerin, Abdulkadir Geylani'lerin yaşadığı şeyin adıdır aşk" diyen Tuncer, sahnede kendi kendilerine de gönderme yaparak, "Aşk sadece aşıkların bileceği bir şeydir. Bir adam eline mikrofonu alıp aşkı anlatmak için sahneye çıkıyorsa, bu aşkı bilmediği içindir. Bilse susardı. Aşkın dile gelmeyeceğini bilirdi" dedi.
"MİHRİBAN TÜRKÜSÜ"NÜN HİKAYESİNİ KİM BİLİR?
Aşkın gizemli bir tarafının da olması gerektiğine vurgu yapan Serdar Tuncer, 'Mihriban Türküsü'nün şairi Kahramanmaraşlı Abdurrahim Karakoç'tan da bahsetti. Salondakilere "Mihriban türküsünü kimler bilir?" diye seslenen Tuncer, "Bütün salon bilir bu türküyü. Mihriban türküsünün sözlerini şair Abdurrahim Karakoç yazmıştır. Musa Eroğlu da bestelemiştir" diyerek, Mihriban Türküsü’nün hikayesini anlattı.
"DÜZ BİR ADAMDI"
Abdurrahim Karakoç'un kişilik yapısından bahsederek "Mihriban Türküsü"nün hikayesini anlatmaya başlayan Serdar Tuncer, şöyle konuştu: "Karakoç çok düz bir adamdı. O yüzden kolay kolay bir şey sorulmazdı. Bir gün bir program çıkışında yanına bir genç geldi. 'Hocam haddim değil ama şiir yazdım. Bakar mısınız?' diye sordu. Bunun üzerine Karakoç 'Haddin değilse yazma gardaşım' dedi" ifadelerine yer verdi.
"SÜRPRİZ SÜRPRİZ CEVAPLARIM OLACAK"
Karakoç'la ilgili anektod aktarmaya devam eden Tuncer, "Bir gün yine bir radyo programına konuk oldu. Spiker çocuk biraz hoppa idi. Türkçe'nin kaşını gözünü yararak konuşanlardan. 'Konuğumuz Abdurrahim Karakoç. Kendisine sürpriz sürpriz sorularımız olacak' dedi spiker. Karakoç döndü ve: 'Benim de sana sürpriz sürpriz cevaplarım olacak' dedi" diye konuştu.
"SORMAK İSTEMEMİŞTİM AMA DAYANAMADIM"
Karakoç'un istifa anısını da paylaşmadan geçmeyen Serdar Tuncer, "Normalde istifa ederken, 'Gördüğüm lüzum üzerine' yazılır. Ancak Karakoç çalıştığı gazeteden istifa ederken 'Gördüğüm lüzumsuzluk üzerine istifa ediyorum' yazmıştır. Allah rahmet eylesin" dedi. "Bu huyunu bildiğim için sormak istemedim ama dayanamadım sordum" diyen Tuncer, şu ifadelere yer verdi: "Bir sahur programı için gelmişti. Program bitince 'Sizi eve ben bırakayım' dedim. Ankara'daydık. 'Hay hay' diyerek kabul etti. Sohbeti hoş diye arabayı yavaş yavaş sürüyordum. Dedim ki: 'Hocam. Bu Mihriban herkesin dilinde. Bunun hikayesi ne Allah aşkına? Kimse yazdınız bu şiiri?' 'Kimseye demedim. Sana da demem' dedi.
"ŞİİRLERİM 'MİHRİBAN'A MEKTUPTU"
"Kimseye demedim. Sana da demem" dese de yine de kısaca Mihriban'dan bahsettiğinin altını çizen Tuncer, şöyle devam etti: "Karakoç bana o gün şunları söyledi. 'Gençliğimdeydi. Çok sevdim. O da çok sevdi. Nasip değilmiş olmadı. Şimdi hayatta mı değil mi? Bilmem. O bir şehirde, ben başka şehirde yaşardım. O bana mektuplar yazar gönderirdi. Ben ona mektup yazamazdım. Elin kızına mektup mu gönderilir. Ayıptır. O şehirde bir gazete çıkardı. Ben o gazeteye şiirler yazardım. Herkes onları şiir diye okurdu ama Mihriban onların kendisine mektup olduğunu bilirdi. En son ona 'Unut' diye bir şiir yazdım. O da bana 'Unut diyorsun da unutmak kolay mı?' diye bir mektup yazdı. Ben de bunun üzerine bir şiir yazdım gönderdim gazeteye. Son mektuplaşmamız da o oldu.'"
"UNUTURSUN MİHRİBANIM" ŞİİRİ O GAZETEYE YAZDIĞI SON ŞİİRİYDİ
O şiirin de "Unutursun Mihribanım" türküsü olduğuna vurgu yapan Tuncer, "Ve Karakoç o şiiri ağlayarak okudu. Düşünün aradan yıllar geçmiş ama Mihriban'ın kim olduğunu hâlâ saklıyordu. Aşk biraz da böyle bir şey. Aşk gizlemektir. Kendinden bile gizlemektir. Gözyaşlarıyla okuduğu ve o gazeteye yazdığı son şiir şuydu" diyerek "Unutursun Mihribanım" şiirini ve "Mihriban" şiirini okudu.
Unutursun Mihribanım
Unutmak kolay mı deme
Unutursun Mihribanım
Oğlun kızın olsun hele
Unutursun Mihribanım
Hayat böyle bu gemide
Eskiler yiter yenide
Beni değil kendini de
Unutursun Mihribanım
Yıllar sineme yaslanır
Hatıraların paslanır
Bu deli gönül uslanır
Unutursun Mihribanım
Zaman erir kelep kelep
Meyve dalda durmuyor hep
Unutturur bir çok sebep
Unutursun Mihribanım
Gün geçer azalır sevgi
Değişir herşeyin rengi
Bugün değil, yarın belki
Unutursun Mihribanım
Süt emerdin gündüz gece
Unuttun ya büyüyünce
Bu işte tıpkı öylece
Unutursun Mihribanım
Mihriban
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban
Yar, deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban
Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban
Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk değince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban
Boşa bağlanmış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım kara bahtım tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban
Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı
Çözemedim çözülmüyor Mihriban
Abdurrahim Karakoç
NARİN DEMİRCİ - GAZİANTEP